Bitkisel Hayat

Sabah 6.30. Kalktık. Yumurtalar kaynarken tişörtleri giy, şimdi git sen hazırlan, ben peyniri keserim derken, saat 6.50’de yola çıktık. Sabahın o saati sıcaklık 25°… İlk hedefimiz, neydi oranın adı, hah, Kabataş… Beşiktaş’ı hızlı hızlı geçip, Kabataş’a vardık. Birer de meyve suyu alıp çimenlere oturup kahvaltımızı edelim dedik. Yahu o çimenlerin hali ne?? Her taraf çöp! İnsanın içi acıyor. Neyse orada bir yaprak test bulduk ve onu kilim olarak kullanıp oturduk… Sabah sabah denize karşı çimlerde pek de güzel bir kahvaltı yaptık. Domates, peynir, haşlanmış yumurta, salatalık, ağzım sulandı be yine… Orada karnımızı doyurduk, biraz da oturup kalktık (tabi ki tüm çöplerimizi topladık ve çöpe attık [örnek davranış]).

Vurduk kendimizi yine yollara. Sabah sabah azıcık motorlu taşıt var, rahat rahat gidiyoruz o yüzden. Bir ara bir otobüs benimle yarıştı galiba ama anlamadım ne yapmaya çalıştığını, biraz bekleyip benim geçmeme izin veriyor, sonra da gaza basıp beni geçiyor, hala ne yapmaya çalıştığını anlamamış bir durumdayım. Ben önde Pelin arkada Sirkeci’ye kadar vardık, Pelin’in bisikletine bakım yaptıracaktık ama bisikletin servisi daha açılmamış, hatta oradaki eleman bayağı küfrede küfrede dükkanı açıyordu. Neyse başka zaman geliriz diyerek ordan çıkıp Yenikapı’ya doğru yönlendik. Yok arkadaşım, olmuyor, Sarayburnu’nu sevmiyorum. Sürekli tekdüze orası, sanki her dönüşte bitecek, bir sonraki göreceğim yer Yenikapı olacakmış gibi geliyor ama hep aynı Sarayburnu çıkıyor karşıma. Bi yürü git arkadaşım. Neyse, burada insanlar denize girerken bize “Hello” diye mi bağırmadılar, zenci bir arkadaş başka bir yere bakarak koşarken az kalsın Pelin’e mi çarpmıyordu (bildiğin son anda kaçtı yahu, korktum). Pelin, Sarayburnu çıkışında gaza geldi, bir bastı, yetişebilene aşk olsun. Ben yetiştim, bana aşk oldu! =). Ordan sonra da zaten klasik mola yerimiz olan Yenikapı’ya vardık, ihtiyaç molası için =).

Yenikapı’da bir süre dinlenip ihtiyaçlar karşılandıktan sonra tekrar yola çıktık Zeytinburnu’ya (Zeytinburnu’na???) doğru. Yol boyunca Pelin’le birbirimize şarkılar söyledik telsiz üzerinden =). Herhalde Yenikapı’dan çıktıktan bir 30 dakika sonra Zeytinburnu kavşağına geldik. Abdi İpekçi Spor Salonu’nun önünden az eğimli ama hiç bitmeyen bir rampada gitmeye başladık. Gerçekten bitmiyor. Çık, çık, çık, çık, yetmedi daha fazla çık. En son baktım Pelin arkamdan gelmiyor, durdum bir durakta Pelin’i bekleyeyim dedim, Pelin geldi, biraz dinlenir derken, saydıra saydıra, “bu mu dümdüz yol” diye diye yanımdan geçti (önceden bu yolun dümdüz olduğunu söylemiştim ama yamulmuşum demek ki). Neyse girmemiz gereken araya vardık ve girdik. Herhalde girdiğimiz sokak üzerinde 4-5 tane farklı mezarlık vardı. Tam olarak nereye gideceğimizi bilemediğimizden oralarda birilerine soralım dedik. Mezarlıktan iki dayı çıkıp bizi görünce çok heyecanlandı ve

“KATOLİK ÇÖRÇ! KATOLİK ÇÖRÇ!” diye bağırmaya başladı.

“Dayı, bu Tıbbi Bitkiler Bahçesi varmış. Nerede acaba?” dedim,

“Haa, şurdan düz git, ordan sağa dön, ordan sola dön orada” dedi.

“Eyvallah” dedim ve bastım gittim.

Arkamdan “Ulan ben de katolik çörç diyip duruyorum, Türkmüş bunlar” demişler =) (Pelin dedi).

Hakikaten yakınmış ZTBB (Evet bundan sonra ZTBB dicem!). Girdik içeri, bisikletlerimizi bıraktık, kapıdaki güvenlikçi dayı, “Onları görebileceğim bir yere koyun da, bir şey olmasın.” dedi. Zaten kilitleyeceğimizi söyledik ama yine de görebileceği bir yere bıraktık. Nerden dolaşmaya başlayacağımız konusunda bir fikrimiz olmadan sağa sola gittik ilk bir 5-10 dakika, sonra bir sisteme oturtarak dolaşmaya başladık ZTBB’yi.

Nekkadar çok ve güzel bitki varmış orda. Hepsinin ismini hatırlayamasam da bazıları şu şekildeydi;

Bu mesela Ekinezya’ymış.
 

Bunun da enginar olduğunu sonradan öğrendik (basitbiryasam‘dan Hindiba söyledi Pelin’e). Enginarın bu kadar güzel bir çiçeği olduğunu hiç bilmiyordum.
 

Bu da Amerikan Sumağı’ymış. Dokusu kadife gibiydi.
 

Bu da Soğan. Sovanı biliyorum ama salyangozların soğanı bu kadar çok sevdiğini bilmiyordum.

Buradaki gezimizi bitirip, fıskiyelerin altında biraz serinledikten sonra çıkmaya karar verdik. Artık geri dönelim derken Pelin Beşiktaş’ta pazara gitmek istediğini ama çok yorulduğunu söyledi, benim de aklıma yolda gördüğüm organik pazar afişi geldi, Cumartesi’leri kuruyoruz diyordu. Güvenlikteki arkadaşa sorduk nerededir diye, tarif etti, gittik. Kocaman pazar beklerken yaklaşık 15 tezgahtan oluşan ufak bir pazarcık gördük. Meğerse organik pazarlar buna benzer oluyormuş. Pelin’in tecrübesi var bu konuda, benim için bir ilkti =). Buradan fasulye (ki fasulye çok kötü çıktı), dolmalık biber, muz, maydanoz ve kiraz alıp çıktık. Muzları yedik (ki gerçekten çok lezzetliydi), diğerlerini çantalara doldurup geri dönüş yoluna çıktık.

Açıkçası artık yorulduğumuz ve güneş iyice yaktığı için hızlı hızlı dönmeye çalışıyorduk. Sinirler biraz gerilmişti sıcaktan veya benimkiler gerilmişti. Yolda birkaç taksiciyle atıştım. Topkapı, Aksaray, Unkapanı, Karaköy, Kabataş ve Beşiktaş güzergahını izleyerek geri döndük. Saraçhane’den geçerken biraz zorlandık ama ne yalan söyleyeyim =). Saat 2’ye yaklaşırken eve vardık. Çok yorulduk yine ama gayet güzeldi. Hem eğlendim, hem öğrendim =). Eve dönünce kirazları da yedik. Uzun bir süredir gerçek kiraz yememişim onu anladım.

Toplam Mesafe 35.10 km
Toplam Sürüş Süresi 02:49:48
Ortalama Hız 12.4 km/s
Ortalama Sıcaklık 32°

Bu yazının kalıcı bağlantısı https://kirlibisikletler.com/2012/06/652/

  1. çok güzel anlatmışsın Edipcim… çok sıcaktı o gün ama ben özellikle onu unutamıyorum. Ztbb çok güzeldi, tekrar daha serin bir havada gitmek, bitkileri adlarıyla fotoğraflamak istiyorum ben.
    sıcak olmasa bayırlar daha çekilir olur ve insancıklar saydırmaz sevgililerine bir de :))
    organik pazardaki fasulyeciye de aşk olsun! bir kg fasülyeyi acemi halimle uğraştım, yıkadım, ayıkladım, pişirdim, soğanları, domatesleri ziyan ettim. yenmiycek kadar kötü, atamıyorum da dolapta duruyor bir tencere pişmiş fasülye…(daha önce pişirdim feriköy pazarından aldığımı, gayet de nefis olmuştu.)

    1. Ha yok zaten bana saydırdığını düşünmemiştim… Hani direk yokuşa saydırıyorsundur dedim ama.. =)

      O kadar fasulye de heba olacak hakkaten.. Yazık..

Bir cevap yazın

E-Posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.